22 Mayıs 2008 Perşembe

Küreselleşme Ve milli Devletlerin Akibeti

Küreselleşme Ve Milii Devletlerin Akibeti

Günümüzde de varlıgını sürdürmekte olan Ulus-Devletlerin dogusu 1648 Westphalia antlasmasına dayanmaktadır.O güne kadarki devlet anlayısında önemli bir degisiklige sebep olan bu antlasma bilindigi gibi Avrupada meydana gelen 30 yıl savasları sonunda imzalanmıstır.Süphesiz ortaya cıkardıgı en büyük desiklik halkarın egemen oldugu,halkarın üstünde otoritenin bulunmadıgı bir devlet yapısıydı.
1648 Westphalia ve 1789 Fransız İhtilaliyle olusumunu tamamlayan Ulus-Devletler 20.yy’ın sonları ve 21.yy’ın basından itibaren önemli bir sarsıntı gecirmekte oldugu düsünülmektedir.İste bu yazıda Ulus-Devletlerin özelliklerini ve sarsıldıgı iddia edilen yönlerini degerlendirecegiz.
1648 Westphaliadan alıp Ulus-Devletlerin olusum sürecini uzun bir sekilde degerlendirmek meselenin özünü kavramak acısından önemli olsa da ben günümüz konjönktürü ve bu konjönktürün getirdikleri ve götürdüklerini degerlendireceğim...
1.
Ulus-Devletlerin en son sekli itibariyle iki sekli bulunmaktadir;Üniter ve Federal...Birleşmiş Milletlerin 200den fazla devleti bu sekilde dağılmaktadır.
Şimdi bu devletlerin içinde bulundugu dünyadaki değişim süreclerini,bir anlamda konjönktürdeki değişiklikleri degerlendirelim:
20.yy’dan itibaren dünya sistemindeki ve dünya dengelerindeki değişiklikleri ele almak gerekir.1. ve 2. Dünya Savaşları sonrasında yükselişini tamalayan ve artık yüksekte olan ABD ve bir anlamda es anlamlısı olan Liberalizm’in dünyada ne gibi etkiler bıraktıgı ve bu etkilerin Ulus-Devletler üzerinde dogurdugu değişiklikleri süphesiz takip etmek zorundayız.Ve tabiki Milli Devletlerin çözüldüğünü iddia edenlerin neden olarak gösterdikleri en büyük unsur:Küreselleşme...Ne gibi değişkliklere sebep oldugunu degerlendireceğiz.
Meseleye Ulus-Devletlerin meşruiyet kaynaklarını ele alarak başlıyoruz.Şüphesiz Ulus-Devletlerin en büyük dayanağı demokrasi.Teritorist yapılarının halkta olusturdugu etkiyle de sonsuza kadar devam etmek istemektedirler.Zaten en büyük kırılma da bu noktada gerceklesiyor.Neo-liberaller ve küreselleşme yanlılarının iddia ettiği gibi dünyadaki yeni konjönktür Ulus-Devletlerin teritorist yapısını yıkıyor ve bunun sonucunda hakim olma,yönetme alanı anlamında kullanılan teritorist yapı küreselleşmeye karşı çaresiz kalıyor.Zarar gören teritorist yapı Ulus-Devletlerin mali ve siyasi politikalarındaki hakimiyetine de son veriyor ve büyük ölçüde dısarda tutuyor.Küreselleşmenin ortaya cıkardıgı yapı,Ulus-Devletlerin kontrol mekaniması özelliğini dağıttığı gibi olayları seyretmekten ve olaylar karsısında etkilenmekten baska çaresi olmaz hale sokmustur.Örneğin Çok Uluslu Şirketler artık büyük oranda Ulus-Devletlerin kontrolü dısında hareket eder olmustur.Çok Uluslu Şirketlerin bir ülke için kalkınma ve istihdam acısından büyük önem arz ettiği acıkken bu Yöneticileri veya hissedarları himayeniz altına almanız artık cok zordur.Aldıgı kararlarla bir ülkeyi yıkıma götürebilecek güce de sahiptir artık Çok Uluslu Şirketler...Bu durum Ulus-Devletlerin zaten daralmıs haldeki Mali Politikalardaki payını iyice azaltmaktadir.Aynı şekilde vergi politikaları da artık bir takım etkenler dahilinde uygulanır olmustur.
Sosyal Devlet Yapısındaki Bozulma
2.
Ulus-Devletlerin dünya düzenine yerleşiminin hemen ardından dünyada olusan ekonomik yapı,Devletlerin hegoman güç oludugu ve karar serbestliğinin bulundugu bir yapıydı.Karma ekonomi sistemiyle daha da güçlenen bu yapı devletlere milli hasılanın tümünü elde tutma ve istediği gibi degelendirme imkanı tanımaktaydı.Devletler bu haliyle ödemeler ve desteklemelerde tam bir serbestlik halindeydi.Aynı zamanda alt yapı,istihdam ve içtimai meselelerde ise neredeyse tek etkin güç olmaktaydı.Böylece devlet ekonomik hedefler dogrultusunda dilediği gibi doğrudan üretim ve dağıtıma müdehale edebiliyordu.Devletler bu haliyle ekonomik ve sosyal politikaları birleştirip içtimai yapıyı kuvvetlendirerek bir denge olusturmaktaydı.
Bazı devletler arasında uygulamalarda farklılıklar olsa da bu durum artık tüm dünyada kabul edilmiş bir düzendi.Fakat ilk olarak OECD ülkelerinde baslayan aksaklıklar ve değişikliklerle bu düzen sarsılmaya ve artık bir uzlaşı olamktan çıkıyor görüntüsü vermekteydi.
Soğuk Savaşın sona ermesiyle tek süper güç olan ABD ve onun yönetenleri neo-liberallerin istediği düzen buydu kuskusuz.Bu yeni düzen tüm insanlığa ve devletler Küresel pazarlarlardan olusan bir dünya sunmus ve Ulus-Devletlerin mümkün oldugunca bu yapıda etkilenen olmasını saglamıstır.Olusan bu pazarlar Devletlerarası Mali Politikalarla düzenlenmeli denmiştir.Liberaller Devletlerin dünyada olusan bu iktisadi yapıya müdehalesini azaltarak ve hatta tamamen kaldırarak halkların üstlerindeki bir anlamda korse olan baskıyı atacaklarına inanmaktaydılar.Bu yeni gidişat sayesinde sosyal politikaları zayıflamıs bir devletin halkına ne kadar sadakat duygusu asılayabileceği ve bir birlik olusmasını sağlayabileceği tartışılır olmustur.
Milli devletlerin çözülmesi aşamalarının en önemli ayağı olan sosyal devletin çözülümü halklar üzerinde yaratılmak istenen psikolojiyi de göstermeye yardımcı olmaktadır.
İstenen Ne,Devletler Üstü Yapılar Mı?
3.
Oluşan bu yeni yapının nelere sebep olacağı kimse için netlik kazanmamıstır.Kavram olarak ve işleyiş olarak toparlanamayacağı darbeler alan Ulus-Devletlerin yerini daha küçük yapılar mı yoksa Devletler üstü yapılar mı alacak belli değildir.Bu iki seçeneğin yoksa diye ayrılmalarına ragmen birbirlerinin sebepleri olacağı kuvvetle muhtemeldir.Etkinliği azaltılmış bu devletler bölgesel veya küresel bir güç olmak istiyorlarsa şüphesiz iktisadi veya siyasi birliklere girmek zorundadırlar.En olmadı tüm dünyada Ulus-Devlet yapısının zarar görmesine ragmen her nasılsa zarar görmeyen devletlere yaranmak zorundadırlar.
Bugün tartısılmayacak sekilde dünyanın benimsediği liberalizm,Soğuk Savaş döneminin bitiminden bu yana dünyayı istediği gibi yönetmektedir.Milli Devlet yapısındaki sarsılmalar,artık çok belli olan millet şuurundaki bozulmalar büyük bir kesim tarafından alkıslanıp ödüllendirilmek istense de hiç de küçük olmayan bir grup tarafından da hoş karşılanmamaktadır.Liberallerin dar ve basit bir düşünce olarak nitelediği Milliyetciliği benimseyen bu kitlelerin dünyanın bugünkü düzeninde geride kaldıgını farketmesi gerekmektedir.Olusan bu yeni yapının ise zamanla kendisini tamamen bitireceğini de bilmelidir.
Milli Devletler yıkılmamalıdır elbette fakat bugünkü yapısı gibi sahte bir anlayısla değil.Gücünü aldığı demokrasinin en orijinal halini uygulayarak ve halkına milletin bir parcası oldugu kadar özgür bir insan oldugunu hatırlatarak,hissettirerek...



Muhammed Esad Şahin
(11.07.2007)

Kaynak:Jurgen Habermas

4 yorum:

moridasa dedi ki...

selam öncelikle..tasarrufu sende fakat bunu yayınlama lütfen olur mu senin okuman yaterli olacaktır. ya merak ediyorum kimsenin kendi olamadığı bugünlerde nasıl oluyor da sen sen gibi kalmayı daha doğrusu kendince kalmayı başarıyorsun.. aslında seni tanımıyorum ama tanıyorum biraz ilginç bir durum tabi ki ama öyle.. merak ettim sadece..

esad şahin.. dedi ki...

bu yazıya yorum yapan arkadasa cevap yazmak isterim ama ne kim oldugunu biliyorum ne de bi adres var..

Adsız dedi ki...

aslında sen hiçbir şeysin.. cevap alınmıştır..

esad şahin.. dedi ki...

kesinlikle.. daha hiçbişeyim..