3 Şubat 2010 Çarşamba

Uluslararası İlişkilerde Yöntem Sorunu: Gelenekselcilik-Davranışsalcılık Tartışması:



                İlk olarak Davranışsalcı devrimi açalım. Davranışsalcı yaklaşım ilk olarak psikoloji alanında tasarlanmıştır. B. F. Skinner tarafından geliştirilen bu yaklaşma göre, varolan psikoloji disiplini bilinç ve zihnin durumlarını inceleyerek bilimsel yargılar geliştiremezdi.

                Davranışsalcı araştırmacıların başlıca varsayımı şudur: Uluslararası İlişkiler akademik topluluğunun paylaştığı inançlar, değerler ve araştırma teknikleri doğa bilimlerindeki kalıplara benzer şekilde gelişebilir. Bu konuda en önemli çalışmayı Thomas Kuhn yapmıştır. Bilimsel Devrimlerin Yapısı adlı çalışmasıyla bu konuya giriş yapmıştır.

               Davranışsalcı Uluslararası İlişkiler yaklaşımının, sistem kuramının geliştirilmesinde çok önemli etkileri olmuştur. M. Kaplan, sistemi “devletler, bloklar ve uluslar arası örgütler arasındaki ilişkilerin ve tekrarlanabilir davranışların bir sonucu” olarak tanımlamaktadır. M. Kaplan’a göre başlıca uluslararası sistem türleri; güçler dengesi sistemi, gevşek iki kutuplu sistem, sıkı iki kutuplu sistem, evrensel sistem, yönlendirici olan ve olmayan formlarıyla hiyerarşik sistem ve birim veto sistemi olarak sınıflandırılabilir.

             Davranışsalcı okul uluslararası sistemdeki gelişmeleri devletlerin davranışlarına indirgeyerek açıklamaya çalıştığından, devletler arasındaki ilişkilerin içinde geçtiği tarihsel ve toplumsal bağlamı ve devletler arasındaki sorunların özgün doğalarını büyük ölçüde göz ardı etmiştir. Okul, temel varsayımlarını ispat etmek konusunda sıkıntılar yaşamaktadır. Bu da gelenekselcilik karşısındaki ilk çıkışına nazaran zayıflamasına neden olmuştur.

              Davranışsalcı okulun uluslararası ilişkileri doğa bilimlerinde geçerli yöntemlerle araştırmaya çalışması gelenekselci araştırmacılar tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Özellikle Morgenthau ve Hedley Bull bu konuda önemli çalışmalar yapmıştır.

             Gelenekselci yaraştırmacılara göre, Uluslararası İlişkiler bilimi genellemelerden çok özgünlüklerden ve biricik durumların ortaya çıkarılmasını amaçlamalıdır. Gelenekselci düşünürler, yorumsamacı yöntemlerin Uluslar arası İlişkilerin yeni bir toplumsal disiplin olarak geliştirilmesinde vazgeçilmez bir yeri olduğuna inanır. Gelenekselcilere göre disiplinin amacı, devlet faaliyetlerinin biricik anlamını ortaya çıkarmak olmalıdır.

            Davranışsalcı ekolün Uluslararası İlişkiler disiplinin bilgi birikiminin gelişmesinin önünde en büyük engel olarak gördüğü normatif yaklaşım, gelenekselci araştırmacılar tarafından uluslararası ilişkileri anlamaya aday tüm kurumların içermesi gereken bir yaklaşım olarak görülmüştür.

            Davranışsalcı okulun normatif değerlendirmeleri dışlayan ve görgül yöntemlere ağırlık veren genel bir Uluslararası İlişkiler kuramı geliştirme çabasının, global toplumda geçerli olan kurallara, değerlere, geleneklere, anlamalara ve yorumlama biçimlerine ilişkin entelektüel çalışmaların gelişmesini bir anlamda engellediğini savunmak yanlış olmayacaktır.

           Gelenekselcilik-Davranışsalcılık tartışmasında, Uluslararası İlişkilerde bilimsellik ölçütünün ne olması gerektiği üzerinde düşünceler üretilirken, bir amacın da disiplini ideolojik olan önermelerden arındırmak olduğunu söylemek gerekmektedir. Bu bağlamda ilişkilerde yanlış anlamalar olarak görülen ideoloji, ilgili tarafların bilimsel gerçekleri daha çok öğrenmeleri ile tamamen olmasa da, kısmen azaltılabileceği anlamına gelmektedir.

Muhammed Esad Şahin
    (29.12.2008)

Kaynak:MEHMET KAPLAN ve OKTAY F. TANRISEVER

Hiç yorum yok: